Fecr-i Ati Edebiyatı
Fecr-i Ati Topluluğu (1909 – 1912)
1901’de Servetifünûn Topluluğunun dağılmasından sonra edebiyat dünyasında bir boşluk oluştu. Bazı genç sanatçılar, bir edebi topluluk oluşturmak için bir araya geldi. Bu gençler, Fecriati Topluluğu adı altında toplandılar. Sanat görüşlerini bir beyanname ile ortaya koydular. Topluluğa ad olarak sunulan “Sinâ-yı Emel” (ideal zirvesi) beğenilmeyerek Faik Ali’nin teklif ettiği Fecriati (geleceğin aydınlığı) ismi kabul edilmiş, Faik Ali başkanlığa seçilmiştir.
1909’da Hilal gazetesi matbaasında toplanan genç sanatçılar Fecr-i Ati’yi (Geleceğin Şafağı) kurarlar. Bu gençler arasında Yakup Kadri, Fuat Köprülü, Ahmet Haşim, Aka Gündüz, Ali Canip, Celal Sahir, Refik Halit, Şahabettin Süleyman, Tahsin Nahit gibi isimler vardır.
Temsilcileri: Ahmet Haşim, Aka Gündüz, Ali Canip Yöntem, Tahsin Nahit, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, M. Fuat Köprülü, Refik Halit Karay, Müfit Ratip, Faik Ali, Celal Sahir, Faik Ali, Şahabettin Süleyman, Emin Bülent Serdaroğlu, İzzet Melih…
Şu sanatçılar Fecriati Topluluğu dağıldıktan sonra Milli Edebiyat hareketine katılmıştır: M. Fuat Köprülü, Refik Halit Karay, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Ali Canip Yöntem, Hamdullah Suphi, Şahabettin Süleyman.
Fecr-i Ati Edebiyatının Genel Özellikleri:
- Servet-i Fünun dergisinde 1910’da bir bildiri yayımlayarak kendilerini kamuoyuna duyuran bir edebiyat topluluğudur.
- Edebiyatımızda bildiri (beyanname, manifesto) yayımlayan ilk topluluktur, daha sonra Yedi Meşaleciler ve Garipçiler de bildiri yayımlamışlardır.
- Topluluk üyeleri edebiyatta yenilikler yapma amacını taşımışlardır.
- Fecr-i Aticiler “Sanat şahsi ve muhteremdir.” görüşünü savunmuşlardır.
- Fransız edebiyatını örnek aldılar.
- Servetifünûn’a tepki olarak ortaya çıkmışlar, onları yeteri kadar Batı yanlısı olamamakla suçlamışlardır fakat eleştirdikleri Servetifünûn’dan öteye gidememişlerdir.
- Sanat anlayışları, dil ve üslup yönünden Servetifünûn’a benzer.
- Şiirlerinde ağır, süslü bir dil kullanmışlardır. Arapça, Farsça sözcük ve tamlamalara sıkça yer vermişlerdir.
- Türk edebiyatına herhangi bir yenilik getirememişlerdir.
- Şiirlerinde aruz ölçüsünü kullanmışlardır.
- Serbest müstezat nazım biçimini geliştirerek kullanmışlardır.
- Aşk ve tabiat, şiirlerinde işledikleri başlıca konulardır.
- Aşk teması, romantik ve duygusal özellik taşır. Doğa tasvirleri gerçekten uzaktır.
- Şiirlerinde kişilerin psikolojik sorunlarına yer verdiler.
- Sanatlı söyleyişlere ve imgelere sıkça yer vermişlerdir.
- Düz yazı alanında önemli bir varlık gösteremeyen Fecriati sanatçıları, topluluk dağıldıktan sonra çeşitli alanlarda başarılı örnekler vermişlerdir.
- Topluluk üyeleri şiirde sembolizm, parnasizm ile empresyonizmden; roman ve hikâyede realizm ile natüralizmden etkilenmişlerdir.
- Fecr-i Ati bir bakıma Servet-i Fünun’la Milli Edebiyat arasında bir köprü işlevi görmüştür.
- Bu dönem sanatçıları tiyatro türüne pek önem vermemişlerdir.
- Batı’yla sanat bakımından daha güçlü ilişkiler kurmayı, halkın sanat kültürünü geliştirmek için halka konferanslar vermeyi, sanatı ileriye taşımayı amaçlamışlar; ama kısa sürede dağılan etkisiz bir topluluk olmuşlardır.
- Fecr-i Aticilerin çoğu Milli Edebiyat akımına katılmış; bu dönem bir tek Ahmet Haşim’le anılır olmuştur.
- Sanat anlayışlarında bir bütünlük olmadığı için Fecriati Topluluğu kısa süre içinde dağılmıştır.
Fecr-i Ati Beyannamesi
Fecr-i Ati’nin kuruluş tarihinden bir yıl sonra yayınlanan bu metin, edebiyat tarihimiz içinde beyanname (manifesto) karakteri taşıyan ve bu kadar kalabalık bir imza topluluğu ile umumî efkarın karşısına çıkan tek örnek olması bakımından da önemlidir. 24 Şubat 1910 tarihli Servet-i Fünun’da tam sayfa olarak çıkan beyanname şu şekildedir:
Fecr-i Ati Encümen-i Edebisi Beyannamesi (Orijinal Metin)
“Şimdiye kadar memleketimizde edebiyat kelimesinin haiz olduğu ehemmiyet ve ciddiyeti anlayan ve bu ehemmiyeti halka ifham eden, tereddüt etmeden söyleyebiliriz ki, pek az kimse gelmiştir. Tarih-i edebimizi tetkik edersek en parlak devirlerde bile edebiyatın bütün ihata-i manasiyle anlaşılıp anlatılmadığını görürüz. Onun için biz de san’at ve edebiyat daima boş vakitlerin bir hem-dem-i lâtifi olmaktan pek fazla bir ehemmiyet alamamış ve bunların nasıl terbiye-i hissiyenin tekâmülüne hizmet etmek tarikiyle bir milletin pişve-yi terakkiyâtı olduğu takdir edilememiştir. Edvâr-ı kadimeden ayrılıp asr-ı hâzıra doğru gelince yavaş yavaş suret-i telakkinin bir istihaleye uğradığını görüyoruz. Kemal Bey ve hem-zamanları birçok münasebetlerle bu husustaki fikirlerini söylemişlerdir. Kemal Bey’in ‘edebiyatsız millet dilsiz insan kabilindedir’ sözü meşhurdur. Fakat efkâr-ı umumiyenin anlamamaktan ve anlamak için hiçbir rehber-i hayırkar vecdi bulamamaktan mütehassıl lâkaydisine böyle bir cümlenin devasaz olması elbette mümkün değildir. Bu zamana mahsus edebiyatlarında bu hususta hidemâtı görülmekle beraber Osmanlı efkâr-ı umumiyesinin bu rehberi kat’i surette bulduğu tarih i’tiraf etmeli ki Edebiyat-ı Cedide’nin geç ve faa’l zekâlarının Servet-i Fünun sahifelerinde ilk te’sis-i meslek ettikleri zamana tesadüf eder. Bu hey’et-i edebiyenin erkânı o mecmuanın sahifelerinde muhitini tenvir eden bir mazume-i muzi’e vazifesini görüyordu. Fakat hükümetin gittikçe artan zulmü onların kalemlerini ilk darbe-i anif ü kahhârı indirdi. Ve bunların ileride tekrar toplanmak ümidiyle hepsi dağılıp gittiler. Hürriyetin ilânıyla yeniden ziyâlarına intizar edildiği zaman ise pek az istisna ile artık onlar eski melike-i hayalleri olan san’at ve müştüler. Bunu söylemekle bizden evvel gelenlere itiraz eylemek arzusunda değiliz. Zira onların edebiyatımıza ettikleri hizmeti takdir etmemek her halde kadir-şikenlik olur. Biz onlara mazi-i meslekleri için teşekkür ile hal ve istikbale atf-ı nazar edeceğiz.
İşte bu istikbale bakmak azim ve niyetiyle Fecr-i Ati teşekkül ediyor. Fecr-i Ati azası kendilerine herkesten ziyade edebiyat-perest ve azim-perver olmaktan fazla bir kıymet ve ehemmiyet atfetmek cesaretini almamakla beraber temelini attıkları müessesinin bu beyaban-ı ilm ü edeb içinde bir sâye-zâr-ı zümrüdin olmasına intizaren şimdilik Avrupa’daki emsâlinin küçük bir numunesini temsil ve irade etmesine çalışacaklardır. Lisanın, edebiyatın, ulum-ı edebiye ve ictimâiyenin terakkisine hizmet etmek, ayrı ayrı şurada burada tenemüv eden isti’dadları sinesinde cem ederek ittihad ve ictima’nın hâsıl oedeceği kuvvetle tekemmüle, müsâdeme-i efkârın parlatacağı bârika-i hakikatle tenvir-i efkâra çalışmak: İşte Fecr-i Ati’nin gaye-i azm ü merâmı?
Fecr-i Ati azasının semerât- mesaisini ihtiva edecek bir kütüphane te’sis etmek üzeredir. Edebiyat-ı Cedide’nin parlak zekalarına da matla-ı envar olmak meziyetini haiz olan Servet-i Fünun Mecmuasında neşredecektir.
Bundan başka memleketimizin terakkiyat-ı fikriye ve hissiye sini te’min edecek âsâr-ı mühimme-i garbiyeyi kendi azasına ve mükâfatlı müsabakalarla haricden intihab olunacak zevata tercüme ve neşrettirmek, umumi konferanslar vererek halkın seviye-i zevk,i edebisinin a’lasına, hudud-ı malumatının tevsi’ine çalışmak, memâilik-i garbiyedeki müessesat-ı mümâsile ile te’sisi revâbıt ve münasebât ederek memleketimizin tenemmüvat-ı edebiyesini Garb’a, Garb’ın envarını afak-ı şark’a nakledecek metin ve ulvi bir nakil vazifesini görmek Fecr-i Ati’nin cümle-i emellerindendir.
Tanzim hükumete i’ta olunan Nizamname’nin bir sureti yakında neşrolunacaktır.
Efkar, ı münevvere eshabının bu teşebbüs i hayrı bir nida-yı teşçi ve takdir ile karşılayacağına eminiz. Çünkü acı bir itiraf olmakla beraber söylemekten çekinmeyiz ki memleketimizin ilme, san’ata ihtiyacı pek şediddir. Bu ihtiyacı telafi için atılacak en küçük adım rehiya, i’tilaya doğru atılmış demektir; ve bundan mahrum olmak muazzez vatan için elim bir öksüzlüktür.”
Fecr-i Âti Encümeni Edebîsi Nâmına Kâtibi Müfit Râtip, Encümenin Azâ-yı Hâzırası:
Ahmet Samim, Ahmet Haşim, Emin Bülent, Emin Lâmi, Tahsin Nâhit, Celâl Sâhir (Reis), Cemil Süleyman, Hamdullah Suphi, Refik Halit, Sahabettin Süleyman, Abdülhak Hayri, izzet Melih, Ali Canip, Ali Süha, Faik Âli, Fâzıl Ahmet, Mehmet Behçet, Mehmet Rüştü, Köprülüzâde Mehmet Fuat, Müfit Râtip, Yakup Kadri.
(Servet-i Fünun C: 38, No. 977. 11 Şubat 1325)
Beyannamenin Günümüz Türkçesine Çevrilmiş Hali
“Şimdiye kadar memleketimizde “edebiyat” kelimesinin kazandığı önemi ve ciddiyeti anlayan ve bu önemi halka anlatan -tereddüt etmeden söyleyebiliriz ki- pek az kimse gelmiştir. Edebiyat tarihimizi incelersek en parlak devirlerde bile edebiyatın en geniş manasıyla anlaşılıp anlatılmadığını görürüz. Onun için bizde sanat ve edebiyat daima, boş vakitlerin güzel bir arkadaşı olmaktan pek fazla bir önem kazanmamış ve bunların, duyuların eğitilmesine hizmet ederek bir milletin ilerlemesine öncülük ettiği takdir edilememiştir. Geçmiş devirlerden ayrılıp asrımıza gelince yavaş yavaş bu anlayışın değişmeye uğradığını görürüz. Namık Kemal ve çağdaşları bir çok münasebetlerle bu konudaki fikirlerini söylemişlerdir. Kemal Bey’in ”Edebiyatsız millet dilsiz insan kabilindendir.” sözü meşhurdur. Fakat kamuoyunun, anlamamaktan ve anlamak için hiçbir yol gösterici bulamamaktan hasıl olan ilgisizliğine, böyle bir hamlenin deva olması elbette mümkün değildir. Bu zamana mahsus edebiyatların da bu hususta hizmeti görülmekle beraber Osmanlı kamuoyunun bu yol göstericiyi kati surette bulduğu tarih, itiraf etmeli kî Edebiyat-ı Cedîde’mizin genç ve faal zekalarının Servet-i Fünun sayfalarında edebî mekteplerini ilk kurdukları zamana, rastlar. Bu edebî topluluğun kurucuları o derginin sayfalarında çevresini aydınlatan ışıklı bir burç vazifesini görüyordu. Fakat hükumetin gittikçe Artan zulmü onların kalemlerine ilk sert ve ezici darbeyi vurdu. Bunlar, ilerde tekrar toplanmak ümidiyle hepsi dağılıp gittiler. Hürriyetin ilanı ile yeniden ışıklarının beklendiği zaman ise, pek az istisnası ile, onlar eski hayallerinin melîkesî olan sanat ve edebiyata karşı bir ilgisizlik bulutuna bürünmüşlerdi. Bunu söylemekle bizden evvel gelenlere itiraz etmek arzusunda değiliz. Zira onların edebiyatımıza ettikleri hizmeti takdir etmemek her halde kadirbilmezlik olur. Biz onlara geçmiş çalışmaları için teşekkür ile geleceğe gözlerimizi çevireceğiz.
İşte bu geleceğe bakmak azim ve niyetiyle Fecr-î Ati kuruluyor. Fecr-i Ati üyeleri kendilerine, herkesten çok edebiyat sever ve kararlı olmaktan fazla bir değer ve önem vermek cesaretini bulmamakla, beraber temelini attıkları kuruluşun bu ilim ve edebiyat çölünde yeşil bir gölgelik olmasını beklerken şimdilik Avrupa’da ki benzerlerinin küçük bir örneği, göstermeğe çalışacaklardır. Dilin, edebiyatın, edebî ve sosyal ilimlerin gelişmesine hizmet etmek bir tarafa, şurada burada filizlenen kabiliyetleri, sinesinde toplayarak birlik ve beraberliğin doğuracağı kuvvetle gelişmeye, fikir çatışmalarının parlatacağı hakikat şimşeğiyle fikirleri aydınlatmaya çalışmak: İşte, Fecr-i Ati’nin karar ve niyetinin maksadı!
Fecr-i Ati üyelerinin çalışmalarının meyvelerini ihtiva edecek bir kütüphane kurmak üzeredir. Edebiyat-ı Cedîde’nin parlak zekalarına da tanyeri olmak meziyetine sahip olan Servet-i Fünun dergisi eserleri yayınlayacaktır.
Bundan başka memleketimizin duygu ve düşünce hayatinin gelişmesini temin edecek önemli batı eserlerini kendi üyelerine ve mükafatlı yarışmalarla dışarıdan seçilecek kişilere tercüme ettirmek halka açık konferanslar vererek halkın edebi zevkinin yükselmesine, bilgisinin sınırlarını genişletmeye çalışmak, Batı ülkelerindeki benzer kurumlarla ilişki kurarak memleketimizin edebî mahsullerini batıya, batının ışıklarını doğu ufuklarına nakledecek sağlam ve yüce bir köprü vazifesi görmek Fecr-i Ati’nin dilekleri arasındadır.
Hazırlanan ve hükümete verilen nizamnamenin bir örneği yakında yayınlanacaktır.
Aydınlarımızın bu hayırlı teşebbüsü teşvik ve takdir edici bir ifadeyle karşılayacağına eminiz. Çünkü acı bir itiraf olmakla beraber söylemekten çekinmeyiz ki memleketimizin ilme ve sanata ihtiyacı çok fazladır. Bu ihtiyacı telafi için atılacak en küçük adım kurtuluşa, yücelmeye doğru atılmış demektir. Ve bundan mahrum olmak aziz vatan için acı bir öksüzlüktür.”
Fecr-i Âti Topluluğu Edebiyatına Adına Yazan Müfit Râtip, Beyannamenin altında imzası bulunanlar:
Ahmet Samim, Ahmet Haşim, Emin Bülent, Emin Lâmi, Tahsin Nâhit, Celâl Sâhir (Reis), Cemil Süleyman, Hamdullah Suphi, Refik Halit, Sahabettin Süleyman, Abdülhak Hayri, izzet Melih, Ali Canip, Ali Süha, Faik Âli, Fâzıl Ahmet, Mehmet Behçet, Mehmet Rüştü, Köprülüzâde Mehmet Fuat, Müfit Râtip, Yakup Kadri.
(Servet-i Fünun C: 38, No. 977. 11 Şubat 1325)
Fecr-i Âtî topluluğunun yayımladığı bildiri şöyle özetlenebilir:
- “Sanat şahsi ve muhteremdir.” diyerek sanat eserinin bireysel bir anlayışla yaratılmasına, sanatsal değer taşımasına önem verdiklerini söylemişler, “Sanat için sanat” anlayışını sürdürdüklerini belirtmişlerdir.
- Edebiyatın hoş vakit geçirmek için kullanılan bir araç olmadığını, ciddiye alınması gerektiğini söyleyerek Servet-i Fünûncuları böyle bir anlayış içinde edebiyat eseri yarattıkları için takdir etmişlerdir.
- Servet-i Fünûncuları 1908’den sonra edebiyatı bırakmakla eleştirerek onları “geçmiş” olarak nitelendirmişler, onların söyleyecek sözlerinin kalmadığını, eskidiklerini öne sürmüşlerdir.
- Amaçlarının Türk edebiyatının geleceğini yaratmak olduğunu belirterek, edebiyatta o güne kadar yaratılan tüm değerleri “eski” olarak kabul etmişler, farklı ve yeni bir edebiyat ortamı oluşturmak istemişlerdir.
- Dilde, sanatta, edebiyatta ve sosyal bilimler alanında farklı ve yeni bir çalışma yapmak istediklerini açıklamışlardır.
- Batı’daki gelişmeleri ve Batı edebiyatını geriden değil, günü gününe izleyeceklerini söyleyerek Batı’nın önemli eserlerini Osmanlıcaya, Türk edebiyatının önemli eserlerini de Batı dillerine tercüme edeceklerini, Doğu ve Batı arasında bir kültür köprüsü kurmak istediklerini açıklamışlardır.
- Genç yetenekleri bir araya getirerek fikir tartışmaları yapacaklarını, düşünce ve edebiyat alanında konferanslar düzenleyeceklerini, bunlarla ilgili de halkı bilgilendireceklerini ortaya koymuşlardır.
- Topluluğun yayın organının Servet-i Fünûn dergisi olmasına, Fecr-i Âtî üyelerinin eserlerini “Fecr-i Âtî Kütüphanesi” adı altında yayımlanmasına karar vermişlerdir.
Fecr-i Ati Şiiri
Fecr-i Ati şiirinin genel özellikleri şunlardır:
- Aruz ölçüsüyle aşk ve doğa konulu şiirler yazılmıştır.
- Serbest müstezat kullanılmıştır.
- Arapça ve Farsçanın etkisinde ağır bir dil söz konusudur.
- Sanatçılar, Fransız sembolizmiyle daha sıkı bağlar kurmuşlardır.
- Şiirde konudan çok söyleyiş önemlidir.
- Gerçek şiir herkesin kendisine göre yorumlayabileceği şiirdir.
- Şiiri duyulmak için yazılan sözden çok musikiye yakın bir türdür.
- Bu dönem şiirleri “sanat için sanat” anlayışıyla yazılmıştır.
- Fecr-i Ati döneminin en güçlü şairi Ahmet Haşim’dir. Sanatçı, topluluğun diğer üyeleri Milli Edebiyat akımına katılmasına rağmen kendi sanat görüşünden taviz vermemiştir.
Fecr-i Ati Topluluğunun Dağılışı
Fecr-i Âtî topluluğuna bağlı sanatçılar, her ne kadar Servet-i Fünûncuları eski olmakla, Batı edebiyatını geriden izlemekle ve bu yolda olgun örnekler verememekle suçlamışlarsa da kendileri de edebiyata bir yenilik getirememişlerdir.
Ortaya koydukları yapıtlar, dil ve şiir anlayışları, Servet-i Fünûncuların açtığı yolda yürüme çabasında olduklarını göstermiştir. Çünkü hepsi de daha çok gençtir, topluluk kurulmadan önce aralarında kitabı çıkmış bir sanatçıları da yoktur. Doğal olarak Servet-i Fünûn sanatçılarının eserlerindeki olgunluğa ve sanat değerine ulaşmaları mümkün olmamıştır.
Bunların dışında, 20. yüzyılın bu ilk edebiyat kuşağı, kendilerini toplumdan tamamen soyutlamış, çöken bir imparatorluğun yarattığı siyasî ve sosyal kargaşayı uzaktan seyretmiş ve tüm bunlardan uzak bir edebiyat yaratmak istemiştir.
Genç Kalemler dergisi bunları “aşırı bireysellikle ve yapay bir dil kullanmakla” eleştirmiş, edebiyata hiçbir yenilik ve farklılık getirmediklerini öne sürmüştür.
Birinci Dünya Savaşı’na yaklaşılan bu dönemde kaynayan bir imparatorluk, kaybedilen Balkan ülkeleri, yokluk ve acı içinde kıvranan bir toplumda, böyle bir edebiyat anlayışını sürdürmek mümkün olmamıştır.
Fecr-i Âtî, üyelerini sanat anlayışı konusunda serbest bırakmış, ortak bir sanat anlayışından vazgeçilmiştir. Sonuçta topluluk üyeleri büyük oranda istifa etmişler, kimileri Milli Edebiyat hareketine katılmış, kimileri de bireysel bir sanat anlayışı içinde kendi eserlerini yayımlamaya devam etmişlerdir.
Fecr-i Ati Edebiyatı’nın Sanatçıları
AHMET HAŞİM (1884 – 1933)
- 1909’da Fecr-i Aticilere katılmıştır.
- Fecr-i Ati topluluğu dağıldıktan sonra da yoluna devam etmiştir.
- Fecr-i Ati topluluğunun ve modern Türk şiirinin en önemli şairlerindendir.
- “Şiir Hakkında Bazı Mülahazalar” başlığı altında şiir anlayışını açıklamıştır.
- Saf şiir anlayışına bağlı kalmıştır.
- Şiirde konudan çok, söyleyişi önemser.
- Gerçek şiir ona göre herkesin kendisine göre yorumlayabileceği şiirdir.
- Şiiri duyulmak için yazılan sözden çok musikiye yakın bir tür olarak görür.
- Önceleri Arapça ve Farsçayla yüklü bir dili varken, zamanla Türkçe ağırlıklı bir dile yönelir.
- Şiirlerinde aşk ve doğa, çocukluk anıları, gerçek hayattan kaçış konuları egemendir.
- Güneşin doğuşu ve batışı, göl, kızıl renkler, akşam onun şiirlerinde sıkça yer bulur.
- Bütün şiirlerini aruz ölçüsüyle yazmıştır.
- Sembolizmden ve empresyonizmden etkilenmiştir.
- “Sanat için sanat” anlayışına bağlıdır.
- Fıkra, sohbet gezi yazısı türlerinde de önemli eserler vermiştir.
Eserleri:
- Şiir: Piyale, Göl Saatleri
- Sohbet: Gurabahane-i Laklakan (Fıkra özelliği de gösterir)
- Fıkra: Bize Göre (Bu kitaptaki bazı metinler deneme türü içerisinde değerlendirilmektedir.)
- Gezi yazısı: Frankfurt Seyahatnamesi
Daha Fazla Ayrıntı İçin Bkz. Ahmet Haşim’in Hayatı, Edebi Kişiliği ve Eserleri
TAHSİN NAHİT (1887 – 1919)
- Fecr-i Ati topluluğu şairi ve oyun yazarıdır.
- Bireysel konulu şiirler yazmıştır.
- Şiirleri sanat gücü bakımından çok güçlü değildir.
- Şiirleri Ahmet Haşim etkisindedir.
- “Adalar, Kamer ve Zühre şairi” olarak tanınmıştır.
- Genelde kadın ve aşk temalarını işlemiştir.
- Tiyatroyla da yakından ilgilenmiştir. Tekniği zayıftır.
Eserleri:
- Şiir: Ruh-i Bikayd
- Tiyatro: Hicranlar, Jön Türk, Firar, Aşkımız, Sanatkârlar, Ben Başka, Talak, Kırık Mahfaza, Osman-ı Sani, Kösem Sultan
EMİN BÜLENT SERDAROĞLU (1886 – 1942)
- Galatasaray futbol takımının ilk kaptanıdır ve kurucuları arasındadır. Fenerbahçe ile oynanan ilk maçta ilk golü atmıştır.
- Fecriati Döneminde “destansı” yönü ağır basan epik şiirler yazmıştır.
- Hem bireysel hem de toplumsal konularda şiirler yazmıştır.
- Şiirlerinde benzetme ve istiarelere gereğinden çok yer vermiştir.
- Victor Hugo’nun “Mavi Gözlü Yunan Çocuğu” adlı şiirine karşı yazmış olduğu “Kin” şiiriyle tanınmıştır.
Eserleri:
- Şiir: Kin, Hatay’a Selam, Dev Şarkısı
MÜFİT RATİP (1887 – 1920)
- Fecriaticiler arasında tiyatro türünde en başarılı sanatçıdır.
- Tiyatroda teknik bakımdan en iyi eserleri, tiyatroyla ilgili eleştirileri o yazmıştır.
Eserleri:
- Oyun: Sayfiyede, Zincir, Bir Buhran, Kadın Pençesi
ŞAHABETTİN SÜLEYMAN (1885 – 1919)
- Tiyatroları teknik açıdan zayıftır.
- Aşk temasını işlemiştir.
- Konuşma diline yakın bir dil kullanmıştır.
- Eleştiri yazılarıyla öne çıkmıştır.
- Edebiyat tarihiyle ilgili eserler de yazmıştır.
Eserleri:
- Oyun: Fırtına, Aralarında, Karun, Avdet, Aziz Katil, Kül ve Burgu, Çıkmaz Sokak, Yeni İzdivaçlarda
FAZIL AHMET AYKAÇ (1884 – 1967)
- Hiciv geleneğini mizaha dönüştürmüştür.
- İğnelemek, alay etmek onun özelliğidir.
- Eserleri: Kırpıntı, Divançe’i Fazıl, Harman Sonu, Şeytan Diyor ki, Tarih Dersi
İZZET MELİH (DEVRİM) (1887 – 1966)
- Roman ve öykü yazarıdır.
- Eserleri: Leyla, Tezad, Sermed, Hüzün ve Tebessüm
CEMİL SÜLEYMAN (ALYANAKOĞLU) (1886 – 1940)
- Hikâyelerinde özellikle halk arasından seçilmiş tiplere yer verir.
- Teknik bakımdan kusurlu olmakla birlikte romanlarındaki psikolojik tahliller başarılıdır.
Eserleri:
- Roman: İnhizam, Siyah Gözler, Kadın Ruhu
- Öykü: Timsal-i Aşk, Ukde
Servet-i Fünun ve Fecr-i Ati Dönemlerindeki Bağımsız Sanatçılar
Servet-i Fünun ve Fecr-i Ati döneminde yazdıkları halde bu topluluklara katılmayan sanatçılardır: Ahmet Rasim, Hüseyin Rahmi Gürpınar
AHMET RASİM (1864 – 1932)
- Fıkra, makale ve anılarıyla tanınır.
- Çocukluğunu, basın hayatını, İstanbul’un günlük yaşantılarını başarılı bir üslupla anlatmıştır.
Eserleri:
- Fıkra: Eşkâl-i Zaman, Şehir Mektupları
- Anı: Gecelerim, Falaka, Gülüp Ağladıklarım
- Roman: Hamamcı Ülfet
- Söyleşi: Ramazan Sohbetleri, Muharrir Bu Ya
Daha Fazla Ayrıntı İçin Bkz. Ahmet Rasim Hayatı, Edebi Kişiliği ve Eserleri
HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR (1864 – 1944)
- Servet-i Fünuncuların etkili olduğu bir dönemde bu topluluğa girmemiştir.
- Ahmet Mithat Efendi’nin “halk için roman” anlayışına uygun eserler vermiştir.
- İlk romanı “Şık” ile tanınmış ve sevilmiştir.
- Halkın diliyle (Özellikle mahalle kadınlarının dili) ve mizahi bir üslupla halkı aydınlatıcı romanlar yazmıştır.
- Romanlarında İstanbul halkının ört, adet, gelenek ve göreneklerini ve yaşayışını yansıtmıştır.
- Romanlarındaki kahramanlarını yetiştikleri ortamın diliyle konuşturur, sosyal çevresiyle birlikte anlatır.
- Alafranga yaşama özenen züppe tipleri, şöhret meraklılarını, batıl inançlara düşkün insanları mizahi bir üslupla eleştirmiştir.
- Natüralizmden etkilenmiştir.
Eserleri:
- Roman: Şık, Şıpsevdi, İffet, Mürebbiye, Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç, Gulyabani, Nimetşinas, Metres, Ben Deli Miyim?, Mutallaka, Kaynanam Nasıl Kudurdu, Evlere Şenlik, Utanmaz Adam, Mezarından Kalkan Şehit
- Hikâyeleri: Kadınlar Vaizi, Namusla Açlık Meselesi, İki Hödüğün Seyahati, Melek Sanmıştım Şeytanı, Meyhanede Hanımlar, Gönül Ticareti
- Tiyatro: Hazan Bülbülü, Kadın Erkekleşince
Servet-i Fünun ve Fecr-i Ati Dönemlerindeki Bağımsız Sanatçılar
Servet-i Fünun ve Fecr-i Ati döneminde yazdıkları halde bu topluluklara katılmayan sanatçılardır: Ahmet Rasim, Hüseyin Rahmi Gürpınar
AHMET RASİM (1864 – 1932)
- Fıkra, makale ve anılarıyla tanınır.
- Çocukluğunu, basın hayatını, İstanbul’un günlük yaşantılarını başarılı bir üslupla anlatmıştır.
Eserleri:
- Fıkra: Eşkâl-i Zaman, Şehir Mektupları
- Anı: Gecelerim, Falaka, Gülüp Ağladıklarım
- Roman: Hamamcı Ülfet
- Söyleşi: Ramazan Sohbetleri, Muharrir Bu Ya
Daha Fazla Ayrıntı İçin Bkz. Ahmet Rasim Hayatı, Edebi Kişiliği ve Eserleri
HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR (1864 – 1944)
- Servet-i Fünuncuların etkili olduğu bir dönemde bu topluluğa girmemiştir.
- Ahmet Mithat Efendi’nin “halk için roman” anlayışına uygun eserler vermiştir.
- İlk romanı “Şık” ile tanınmış ve sevilmiştir.
- Halkın diliyle (Özellikle mahalle kadınlarının dili) ve mizahi bir üslupla halkı aydınlatıcı romanlar yazmıştır.
- Romanlarında İstanbul halkının ört, adet, gelenek ve göreneklerini ve yaşayışını yansıtmıştır.
- Romanlarındaki kahramanlarını yetiştikleri ortamın diliyle konuşturur, sosyal çevresiyle birlikte anlatır.
- Alafranga yaşama özenen züppe tipleri, şöhret meraklılarını, batıl inançlara düşkün insanları mizahi bir üslupla eleştirmiştir.
- Natüralizmden etkilenmiştir.
Eserleri:
- Roman: Şık, Şıpsevdi, İffet, Mürebbiye, Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç, Gulyabani, Nimetşinas, Metres, Ben Deli Miyim?, Mutallaka, Kaynanam Nasıl Kudurdu, Evlere Şenlik, Utanmaz Adam, Mezarından Kalkan Şehit
- Hikâyeleri: Kadınlar Vaizi, Namusla Açlık Meselesi, İki Hödüğün Seyahati, Melek Sanmıştım Şeytanı, Meyhanede Hanımlar, Gönül Ticareti
- Tiyatro: Hazan Bülbülü, Kadın Erkekleşince